Demirtaş, bin yüzlü adam için bir tehdit

Demirtaş, bin yüzlü adam için bir tehdit

Kürtlerin çağdaş tarihinde birçok şahsiyet zulme ve haksızlığa uğramıştır ve bu önemli şahsiyetlerden biri de Selahattin Demirtaş’tır. Ne silaha sarıldı ne de şiddeti teşvik etti; aksine, yumuşak diliyle, kalemiyle ve demokratik politikalarıyla Kürtlerin ve Türkiye’deki tüm ezilenlerin sesi oldu. O, tek suçu adalet, hakikat ve ifade özgürlüğünü savunmak olan bir adamın sembolüdür. Buna rağmen, Türk devleti onu, Öcalan gibi silahlı Kürt liderlerine yakıştırılan suçlamalarla suçladı. Demirtaş yalnızca Kürtlerin değil; birçok Türkün, Alevinin ve özgürlük yanlısının da kalbini kazandı ve bu popülerlik onu Erdoğan’ın en tehlikeli rakibi haline getirdi.

Erdoğan, bin yüzlü adam, bencil politikalarla ve yapısal baskıyla yalnızca iktidarı korumaya önem verdiğini göstermiştir.

Bir zamanlar Newroz’u suç sayan ve Kürtleri yıllarca onu kutladıkları için işkenceye maruz bırakan aynı adam, şimdi Türkiye’de Newroz’u resmî tatil ilan ediyor. Çünkü siyasette, Aliyev’in yanında durmak, gülümsemek ve siyasî çıkarı öncelikli kılmak istiyor! Demirtaş’ın Kürt olduğunu inkâr ediyor ve ona Zaza diyor, oysa Zaza bir lehçedir ve Kürtlerin büyük bir bölümünü oluşturur.

Bununla birlikte, tamamen kişisel nedenlerle, eski Kürdistan başkanı Mesut Barzani’nin yanında durmaya ve Türk bayrağını Irak Kürdistan bayrağıyla yan yana göndere çekmeye hazırdır. Fakat Türkiye’deki Kürtleri ve Kürt kimliğini yok sayar, onları terörist ilan eder. Tüm bunlar, elbette, Erdoğan’ın siyasî cehaletinin ve bölücü gücünün bariz bir örneğidir.

Belki de en ilginç nokta, Erdoğan’ın birçok önemli kararının, siyasî danışmanlarıyla istişare etmek yerine akşamları eşi Emine ile çay ve kraker eşliğinde verdiği kararlara benzemesidir. Çünkü her sabah, siyasî ve toplumsal meseleler dünden tamamen farklı görünür.

Türkiye’nin Azerbaycan ile ilişkisi de Erdoğan’ın bin yüzlü siyasetinin başka bir örneğidir. Daha düne kadar, iki ülke dinî ve tarihî farklılıklar nedeniyle soğuk ilişkilere sahipti, ancak bugün siyasî ve ekonomik çıkarlar nedeniyle aniden yakın müttefik olmuşlardır. Oysa Türkiye nüfusunun büyük bir bölümü hâlâ Azerbaycanlıları tam olarak kabullenmemektedir.

Ancak Demirtaş, karizmatik ve barışçıl kişiliğiyle yalnızca bir Kürt lideri değil, aynı zamanda zulme, adaletsizliğe ve siyasî ikiyüzlülüğe karşı direnişin sembolüdür. Hiçbir gerçek suç işlememiş olmasına rağmen, yalnızca insanlık suçu işlediği ve hakikati savunduğu için hapsedilmesi, Türkiye’nin siyasî tarihinin acı bir örneği ve asla unutulmaması gereken tarihî bir haksızlıktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ortadoğu’nun Binbir Yüzlü Adamı

Filistin: Bitmeyen Bir Suç ve Gömülmüş Vicdanlar

Tanıma mı, Yoksa Kanlı Elleri Yıkamak mı?