Devrilme veya hayatta kalma?
Devrilme veya hayatta kalma?
Son yıllarda İran sisteminin kaderi üzerine tartışmalar sürekli olarak iki zıt görüş arasında sürüyor: Bir grup, sonuçları göz ardı ederek sistemin derhal yıkılmasını talep ediyor; diğer grup ise rejim baskıcı politikalarını kesinlikle reddetmesine rağmen, ani çöküşün ülkeyi kaosa ve yabancı egemenliğe sürüklemesinden korkuyor.Yaygın kanının aksine, ikinci görüş rejimin savunulmasıyla ilgili değil, varlık ve ulusal güvenliğin korunmasıyla ilgilidir. Modern tarih, aceleyle gerçekleşen devrimlerin acı örnekleriyle doludur: Saddam sonrası Irak, Kaddafi sonrası Libya ve Eşref Gani sonrası Afganistan. Bu üç ülkede halk başlangıçta özgürlük umuduyla sokaklara çıktı; ancak bağımsız ve halkçı alternatif bir yapı eksikliği, kaderlerinin yabancı güçler ve müttefik grupların eline düşmesine yol açtı.
Böyle bir durumda, İran sistemi ulusal gerçekçi bir plan olmadan çöküşü, ne İran halkının özgürlüğüne ne de ulusal egemenliğe önem veren siyonizm ve diğer müdahaleci güçler için benzersiz bir fırsat yaratabilir. Bu yolun sonuçları muhtemelen kaynakların yağmalanması, toprak parçalanması ve uzun süreli istikrarsızlık olacaktır.
Bu nedenle, değişim sadece kötü bir sistemin yerine bağımlı ve yozlaşmış bir rejim getirmekse, mevcut sistemin geçici olarak korunması ne kadar acı da olsa daha ekonomik bir seçenek olur. Değişim, ülkenin bağımsızlığını korumak için gerekli araçların, liderliğin ve bütünlüğün var olduğu zaman gerçekleşmelidir.
Bu iki tehlike arasında bir seçimdir; ve en akıllıca yol, bağımsızlığı korurken özgürlüğe doğru ilerlemek ve yabancı başkentlerde planlanan senaryolardan kaçınmaktır
Yorumlar