Şam’da Kaçırılma ve İşkenceden Kurtuluş
Şam’da Kaçırılma ve İşkenceden Kurtuluş
Travmatik Bir Deneyim ve Uluslararası Kuruluşların İnsan Hayatını Kurtarmadaki Rolü
(Gouya Roşen)(Güya Aydin)
Günümüzde dünya genelinde pek çok insan, insani krizler ve ciddi insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya. Bazı insanlar, öyle zor şartlara düşüyor ki, küresel toplumun yardımı olmadan zulümden kaçmaları mümkün olmuyor.
2010 yılında ben de bu krizin kurbanlarından biri oldum. Suriye’nin başkenti Şam’da kaçırılmam, yalnızca benim değil, ailemin de hayatını derinden değiştirdi. Bu yazıda, yaşadığım acı verici olayı ve uluslararası kuruluşların beni ve ailemi kurtarmadaki hayati rolünü anlatacağım.
2010 yılının Ağustos ayında, Şam’ı sadece gezmek için ziyaret eden sıradan bir yolcuydum. Ne Beşşar Esad rejimiyle ne de muhalif gruplarla herhangi bir bağlantım yoktu. Şehrin sokaklarında dolaşıyor, vitrinlere bakıyordum. Birden, şehrin ana caddelerinden birinde tanımadığım kişiler tarafından kaçırıldım.
Hiçbir açıklama yapmadan beni vahşice dövdüler. Harabe ve terk edilmiş bir binaya götürüldüm. Orada bir gece boyunca işkence gördüm. Her an öleceğimi hissediyordum. Bu olay sadece fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da çok yıkıcıydı. Ertesi gün, şehrin dışındaki ıssız bir yere bırakıldım. Nereye gideceğimi, Şam’dan ne kadar uzakta olduğumu bilmiyordum. Vücudumun bazı bölümleri hissizleşmişti, bazı yerlerdeyse dayanılmaz bir karıncalanma vardı.
Ama en çok endişelendiğim şey, ailemin durumu oldu: Acaba hâlâ hayatta mıydılar? Kaçırılmışlar mıydı? Onlar da benim yaşadığım durumu mu yaşıyordu? O andan sonra, en büyük korkum onların güvenliğiydi. Ne kendi güvenliğimden ne de onlarınkinden emin olabiliyordum.
Bu olay, beni ve ailemi derinden sarstı. Neyse ki, bu kritik anda Kanada'nın Şam Büyükelçiliği ve Uluslararası İnsan Hakları Ofisi devreye girdi. Olağanüstü bir hız ve koordinasyonla beni ve ailemi Kanada’ya tahliye ettiler.
Tanrı’nın lütfu, Birleşmiş Milletler’in insani ve hukuki desteği ve Kanada büyükelçiliğinin diplomatik çabaları sayesinde güvenli tahliyemiz sağlandı. Birkaç gün içinde Şam’dan Kanada’ya ulaştırıldık. Bu hızlı ve etkili müdahale, bizim hayatımızı kurtardı.
Kanada’ya vardığımızda, tamamen yabancı olduğumuz bir hayat bizi bekliyordu. Felaketten kurtulmuş olsak da, yeni zorluklarla karşı karşıyaydık. Ben ve ailem, Kanada’nın sosyal ve hukuki sistemine hızla uyum sağlamak zorundaydık.
Kanada devleti bize yeni bir hayat kurma konusunda yardımcı oldu. Sağlanan sosyal ve hukuki destek, yaşadığımız duygusal travmaların bir kısmını hafifletmemize yardımcı oldu. Yasal olarak mülteci statüsü tanındı ve huzurlu bir ortamda yaşamamıza imkân sağlandı.
Yıllar geçmesine rağmen, o günlerin anıları hâlâ benim ve çocuklarımın zihninde taze.
Deneyimim gösteriyor ki, uluslararası iş birliği sayesinde insanlar en zor koşullarda bile hayatta kalabilir. Bugün, Birleşmiş Milletler, büyükelçilikler ve insani yardım kuruluşları, insan hayatını korumada hayati bir rol oynamaktadır.
Biz, diplomatik ve insani yardımla hayatı kurtulan binlerce örnekten sadece biriyiz. Kanada Büyükelçiliği ve Birleşmiş Milletler’in hızlı ve koordineli müdahalesi, uluslararası kurumların karmaşık ve stresli zamanlarda ne kadar etkili olabileceğini göstermektedir.
Bu olay bana insan hakları, uluslararası güvenlik ve küresel dayanışmanın önemine dair derin bir ders verdi.
Her ne kadar yaşadığım olay kişisel olsa da, dünya genelinde her gün yaşanan insani krizlerin bir yansımasıdır.
Bu deneyim bana şunu öğretti: hayatta özgürlük ve güvenlikten daha değerli bir şey yoktur. Tanrı’nın yardımı, insan hakları örgütlerinin desteği ve Kanada devletinin çabaları sayesinde ben ve ailem hayatta kaldık.
Bu olay, insan onuru için verilen mücadelenin ve insan haklarının korunmasının her zaman uluslararası gündemin ön sıralarında yer alması gerektiğini hatırlatıyor. İnsan hakları örgütleri, insanlık suçlarına karşı asla sessiz kalmamalıdır.
Yorumlar