Seyit Ahmet Humeyni’nin şüpheli ölümü – Güya Aydın (Gouya Roshan)


Yazarları taşıyan otobüsün uçuruma yuvarlanması, Ermeni kilisesi önündeki insanların katledilmesi ve Dr. Abdurrahman Kasımlo’nun suikasta uğraması gibi Seyit Ahmet Humeyni’nin şüpheli ölümü, Bay Rafsancani’nin Cumhurbaşkanlığı döneminde gerçekleşen birçok şüpheli ölüm vakasından sadece biriydi. Bu olaylara göz yummak, İran ve İranlıların milli menfaatlerini yok etmek anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Ekim 1994 ve Mart 1995 ayları arasında Seyit Ahmet Humeyni, babası İmam Humeyni’nin ölümünden sonra, “yoksulların/az gelirlilerin alım gücünün zayıflaması ve artan enflasyon” konusunda sert eleştirilerde

bulunmuştu. O tarihlerde Cumhurbaşkanlık Ofisinde çalışan Bay Ş.F.’nin anlattıklarına göre: “Bu konuşmalardan sonra dış dünya ile tüm bağlantıları istihbarat bakanlığı tarafından takibe alınmıştı. Tam da böyle bir zamanda, birdenbire kalp krizi geçirdiği ilan edildi! Seyit Ahmet Humeyni Mart ayında (sisteme karşı eleştirilerinden 5 gün sonra) 49 yaşındayken, kalp krizi sonucu hayatını kaybettiği bildirildi! Hâlbuki Hastane doktorlarından biri, ölümünün 3 gün geç ilan edildiğini belirtiyor. Güya ölüm haberi; bazı projeleri incelemek amacıyla yabancı uzmanların İran’da bulunduğu tarihlerde, ülkede kargaşa ve isyan yaşanmasın diye duyurulmamış.” İran sisteminin, Seyit İmam Humeyni’nin ölümünden sonra, İran’da oluşan muhalif seslerin farkına vardığından birçok faili meçhul cinayetle ile şu ana kadar milletini susturmaya çalıştığı anlaşılıyor. Öyleyse İran halkı için endişelenmek yersiz olmayacaktır. Çünkü, İranlıların ayaklandığı şu günlerde, birçok önemli şahsiyetin kaçırılması ve öldürülmesiyle onları durdurmak pek de zor olmayacaktır. Editör: Yakup Aslan Çevirmen: Dilek Tanrıyar Omid gazetesinde yayınlanan konuşmalarından bazıları: (12 Mart 1995 Pazar 214.sayı) Şimdi İslami inkılâbının 16. yılındayız ve henüz bazı yetkililer, -hatta inkılâptan sonra kurulan kuruluşların bile- kendi yönetimleri dönemindeki sorunlarını ve kendilerinden kaynaklanan problemlerden, önceki rejimi sorumlu tutuyor ve kendi beceriksizliklerini, putperestlik rejiminden kalan sorunlardan kaynaklandığını savunuyorlar! Diğer taraftan bazıları tüm beceriksizlik/basiretsizlik ve zaaflarından kaynaklanan sorumsuzluklarını örtmek maksadıyla, büyük gürültüler çıkararak bütün olanlardan emperyalizmi ve Amerika’yı sorumlu tutarak, sorumluluk yükünü omuzlarından atarak (kaçmaya çalışıyorlar). Şüphesiz birçok sorunumuz ve problemimiz, düşmanlarımızın sabotajlarından ve Amerika’nın ihanet ve komplosuyla birlikte, Siyonistlerin düşmanlığından kaynaklanıyor; ancak yönetimdeki yolsuzluk, resmi daire ve kuruluşlardaki rüşvet kaynaklı problemler bizden kaynaklanıyor. Ülkenin döviz rezervleri hakkındaki yanlış kararları onaylama kararını biz verdik.Bay Doktor Kaşan (Hacı Asgar Ağafahriye!) ülkenin merkez bankası döviz rezervleri başkan yardımcısı makamındayken, banka hazine kapısını açtı ve önüne gelen her komisyoncu, kaçakçı ve mafya bozuntusuna 5 bin dolar takdim etti. Hergün milyonlarca dolar merkez bankası döviz rezervini, gangsterlerin cebine akıttı. Ülkenin döviz rezervlerinin boşaltma planlarını katil Amerika mı Hacı Asgar’ın önüne koydu, yoksa beceriksizce almış olduğu kararlar neticecinde böyle bir sonuç oluştu?

Acaba bu babanın (adamcağızın) kendisinden büyük amiri yok muydu ki bu yaptığını önlesin?

Milyarlarca riyal Beytülmal bütçesinden üst-geçit inşaatları için ayrılıyor ve birdenbire yüzlerce ton beton, çimento ve demir çubuklar yayaların üstüne yığılıyor ve birçok kişi canından oluyor.

Acaba beton bir yapının inşasındaki sorumsuzluk, katil Amerika’nın oyunu muydu?

Yönetim ve uçuş güvenlik zaafları sivil ve askeri uçakların peş peşe düşmelerine neden oluyor ve henüz “Aseman” ve “Fokker” uçaklarının düşüş haberlerindeki mürekkepler kurumadan, diğer bir tayyarenin düşmesi haberi geliyor. 

 Bu da mı Amerika’nın oyunu acaba? Diğer taraftan Beyefendiler, sürekli olarak ülkenin sorunlarından bilinmeyen güçleri ve emperyalizmi sorumlu tutuyorlar ve devamlı olarak, “ambargo vs. altındayız” diyorlar. Diğer taraftan bir kısım adamlar: “bizim Amerika’ya satacak bir şeyimiz yok.

İhtiyaçlarımızı en iyi şekilde diğer Avrupa ülkelerinden ve Japonya’dan temin edebiliriz. Dolayısıyla Amerika’ya ihtiyacımız yok!” diyebiliyorlar.

Bundan yola çıkarak, Amerika’nın ekonomik ambargosunun etkisiz olduğu görüşü ortaya çıkıyor.

Yani, beyefendilerin söylediğine göre, içinde bulunduğumuz durumla bir ilgisi de yoktur.

İkincisi de eğer Amerika’nın ekonomik ambargosu etkili olsaydı şimdiye kadar Küba devleti, halkı ve ülkesi Amerika’nın tam deniz ablukası içinde geçen kırk yılda kökünden mahvolması gerekirdi.

Dünyaya açılmamızı, önünüze çıkan her ülke ve devletten -kaç yüz milyon/milyar dolar- kredi almamızı ve ülkeyi yabancı borcu altına sokmamızı Amerika mı bize söyledi. İşin ilginç yanı, Bayların dünya etrafında yabancı kredi almak için yola çıktıkları günlerde, ülkedeki gazete ve yazılı medyada sürekli dış borcun zararları olduğunu ve borçlu ülkelerin akıbetleriyle ilgili yorum ve makalelere yer veriliyordu.

Kredi borç batağındaki Brezilya ve Meksika örnek gösteriliyordu. Amerika mı bize gidip borç alın dedi. Bir müddet balayı dönemiydi, Baylar savaş sorunlarından feragat edip ve mevcut paraları harcıyorlardı. İnkılap ve düzenin dostları, sürekli olarak gidişattan endişeleniyor ve yüksek meblağdaki yabancı kredilerin alımının zararlarını hatırlatıyordu. Ancak beyler röportajlarında, yabancı ülkelerden alınan her türlü meblağı yalanlıyor ve kesin bir dille ‘bizim hiçbir dış borcumuz yok’ diyorlardı. Şimdiyse, 35 ile 40 milyar dolar borcun sözkonusu olduğunu ve her kaç haftada bir Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, Kore ve Japonya’ya; yine bazı yakın ve uzak ülkelere olan borçların ödeme planıyla ilgili haberler yazılı medyada yer alıyor.

Bu gazeteleri, eski merkez bankası genel başkanı Doktor Adel ve eski maliye bakanı Doktor Nurbahş’a götürüp, önüne koyacak kimse yok mu? Ve Baylara, “Siz, ‘bizim yabancı ülkelere asla borcumuz yoktur’ demiyor muydunuz?” diyebilecek biri çıkmaz mı acaba? ...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Suriyeli Sınımacılar neden ülkelerine dönmüyorlar?

Türkiye’nin en büyük düşmanı Kimdir?

Biz Türklere Merhamet etmeyeceğiz ,Çünkü Türkler merhameti hak etmiyor ! Güya Aydin