Trump'ın Orta Doğu'daki Bölücü Projeleri
Trump’ın Oyunu ve Mağdurları Tüm Orta Doğu
Son yıllarda, “Türkiye , Azerbaycan Sınır Dayanışması” adı verilen bir proje, Donald Trump’ın ve Beyaz Saray’daki müttefiklerinin politikalarının gölgesinde ortaya çıkmıştır. Bu proje, bölgenin sosyal ve siyasi gerçeklerine bir yanıt olarak değil, ABD’nin Rusya, İran ve Çin ile yürüttüğü jeopolitik rekabetin bir parçası olarak tasarlanmıştır.
Görünürdeki amacı, bu güçlerin bölgedeki etkisini sınırlayacak yeni bir ittifak oluşturmaktı; ancak gizli sonucu, istikrarsızlık ve güvensizlik yaratmaktı. 2018’den itibaren, İran’a yönelik yaptırımların artması ve Kafkasya’daki askeri faaliyetlerin yoğunlaşmasıyla, Washington Türkiye ve Azerbaycan’a desteğini giderek daha açık şekilde göstermiştir.
Trump, hem açıkça hem de perde arkasında, bu iki ülkeyi bölgesel rakiplerine karşı yeni bir denge unsuru olarak tanıtmıştır. Ancak bu “güç oyunu” ne gerçek güvenlik ne de kalıcı bir ilerleme sağlamıştır.
Bu ittifakın sonuçları büyük ölçüde yabancı güçlerin lehine olmuş ve bölge halkları üzerinde yıkıcı etki yaratmıştır. Bu ittifak, iki ülkenin sosyal gerçekleri dikkate alınmadan ve gerekli halk eğitimi ile bilinçlendirme sağlanmadan oluşturulmuştur. Türkiye’de Kürtler ve diğer azınlıklar aşırı milliyetçi politikalar nedeniyle dışlanmış; Azerbaycan’da ise etnik ve mezhepsel gerilimler artmıştır.
“Dayanışma” olarak sunulan şey, aslında iç kriz ve yaygın güvensizlik tohumları ekmiştir. Şunu da unutmamak gerekir ki Siyonizm ve müttefikleri hiçbir zaman Türkiye ve Azerbaycan halkının dostu olmamış ve diğer Müslüman halklar için gerçek bir kaygı taşımamıştır. Tarih, bu düşmanlığın açık kanıtlarıyla doludur; 2020 Karabağ Savaşı sırasında İsrail’in Ermenistan ile istihbarat iş birliğinden, Filistinlilere yönelik kesintisiz desteğine kadar. “Böl ve yönet” politikası bölgede hâlâ egemendir ve etnik ile mezhepsel ayrılıkları körükleyerek Müslüman halklar arasında gerçek dayanışmayı engeller.
Türkiye ve Azerbaycan, derin ve sürdürülebilir stratejiler geliştirmek yerine, çoğunlukla milliyetçi sloganlar ve popülist propaganda tuzağına düşmüştür. Bu dış desteğe bağımlılık, onları bölgesel istikrar yerine kendi çıkarlarını öncelikleyen yabancı güçlerin piyonuna dönüştürmüştür—even yerel toplumların yok olması pahasına. 2020 Dağlık Karabağ Savaşı, bu karmaşık senaryonun çarpıcı bir örneğidir: Türkiye ve Azerbaycan’dan yoğun askeri destek ve Ermenistan’a uygulanan ağır yaptırımlar yalnızca düşmanlıkları artırmış ve siyasi kırılganlığı derinleştirmiştir.
Ermenistan, küçük ve çalkantılı bir tarihe sahip bir ülke olarak, gerçek uluslararası destekten yoksun, onlarca yıldır küresel rekabetin içinde ezilen diğer birçok Orta Doğu ülkesi gibi, bu güç oyunlarının en açık kurbanlarından biri olmuştur.
Acı gerçek şudur ki, yabancı çıkarlar doğrultusunda çizilen sınırlar ve dış güçlerin isteğine göre şekillenen ittifaklar ne güvenlik ne de barış getirir. Onların sunduğu tek “armağan”, halklar için istikrarsızlık, güvensizlik ve acıdır. Kurtuluşun tek yolu, insan haklarına saygı, toplumların siyasi uyanışı ve dış müdahalelere son vermektir.
Yorumlar