Kan ve Maskenin Hikayesi.
Günümüzde siyasetçiler, her zamankinden daha fazla imaj yönetimi ve
kamuoyu kontrolüne dayanmaktadır. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, bu sürecin en dikkat çekici örneklerinden biridir; yıllardır
kendisini dindar bir adalet savunucusu, ezilenlerin koruyucusu ve
Türkiye’yi dış tehditlerden kurtaran bir lider olarak lanse etmektedir.
Ancak bu parlak görüntünün ardında çok daha acı gerçekler gizlidir.
Dini söylemler ve halkçı iddiaların arkasında, Erdoğan baskı, etnik ayrımcılık ve demokratik süreçlere müdahale üzerine kurulu bir güç yapısı inşa etmiştir. Türkiye’nin en büyük etnik azınlıklarından biri olan Kürtler, uzun süredir bu ayrımcı siyasi düzenin kurbanıdır. Kürt siyasi aktörlerinin bastırılmasından, Suriye ve Irak’taki Kürt bölgelerine yapılan askeri operasyonlara kadar Erdoğan’ın politikaları güvensizlik, şiddet ve marjinalleştirme üzerine kuruludur.
Bu makale, Erdoğan’ın davranışlarındaki çelişkileri, Kürt halkı üzerindeki yıkıcı etkilerini ve adalet ile demokrasi maskesi arkasına gizlenmiş siyasi manevraları daha yakından incelemeye çalışacaktır. Asıl sorumuz şudur: Kendini halkın kurtarıcısı olarak sunan bu adam, aslında kendi halkının gerçek düşmanı değil midir
Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhurbaşkanı, uzun yıllardır kendisini dindar, halkçı ve adalet savunucusu olarak tanıtmaya çalışmaktadır. Ancak onun politikalarıyla gerçekliği arasında ciddi bir fark vardır. Erdoğan, sadece Kürt halkını ayrımcılık ve baskı hedefi haline getirmekle kalmayıp, aynı zamanda onların demokratik haklarına sistematik olarak müdahale etmektedir.
Erdoğan’ın Kürtlere karşı nefret ve düşmanlığı, Türkiye’nin iç ve dış politikalarında açıkça görülmektedir. Bu nefret sadece etnik ya da siyasi önyargılara dayanmakla kalmayıp, aynı zamanda Kürt bölgeleri üzerindeki kontrolünü artırmak için bir araç olarak kullanılmaktadır. Örneğin, 2024 yılında Van şehrinde bir Kürt vatandaş halkın oyuyla belediye başkanı seçildiğinde, merkezi hükümet bu demokratik seçimi hiçe sayarak gerekçesiz bir şekilde görevinden aldı. Bu hareket sadece yerel halkın iradesinin ihlali değil, aynı zamanda Kürtlerin yönetim ve yürütme organlarından sistematik olarak dışlanmasının açık bir göstergesidir.
Ayrıca Erdoğan, terörle mücadele bahanesiyle binlerce Türk askerini Kuzey Irak ve Suriye’deki Kürt bölgelerine sevk etmiştir. Bu operasyonlar, silahlı Kürt gruplarla mücadele iddiasıyla yapılmakta, ancak çoğu zaman masum sivillere yönelik saldırılara dönüşmekte ve bölge halkının yaşamını yok etmektedir. Bu tutum, sadece etnik gerilimleri ve nefretleri artırmakla kalmayıp, bölgedeki insani ve siyasi krizlerin de temelini oluşturmuştur.
Bu bağlamda, PKK (Kürdistan İşçi Partisi) ve İran kolu PJAK (Kürdistan Özgürlük Yaşam Partisi) önemli ve tartışmalı aktörlerdir. 1980’lerden beri Türkiye’de silahlı mücadele yürüten PKK, Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak tanınmaktadır. Bu grup, Kürt bölgelerinde özerklik talep etmekte ve onlarca yıldır Türk ordusuyla kanlı bir savaş içindedir. PJAK ise İran’da faaliyet göstermekte olup, PKK ile bağlantılıdır ve daha çok İran’daki Kürt haklarına odaklanmaktadır.
Erdoğan hükümeti, bu grupların varlığını geniş çaplı baskı ve askeri saldırılarını meşrulaştırmak için kullanmakta ve tüm Kürt halkını “terörist” etiketiyle dışlamaktadır. Bu politika, hem iç politikada hem de komşu ülkelerle ilişkilerde bölgesel gerilimlere yol açmaktadır.
Öte yandan Erdoğan, sadece Kürtlere değil, Türk halkına da gerçek bir dostluk beslememektedir. Genç Türkleri, pek çok kişinin amaçlarını ve çıkarlarını anlayamadığı savaşlara göndermektedir; bu savaşlar, Erdoğan’ın kişisel siyasi konumunu güçlendirmekten başka bir işe yaramamaktadır. Bu politikaların sonucu olarak binlerce genç Türk hayatını kaybetmekte ve ülkedeki toplumsal birlik zayıflamaktadır.
Genel olarak Erdoğan’ın politikaları, dindarlık ve halkçılık maskesi altında, azınlıkları bastırmak ve iktidarını korumak için hileli planlar yapan bir adamın portresini çizmektedir. Bu “binbir yüzlü adam”, sadece Kürtlerin düşmanı değil, Türk halkının gerçek dostu da değildir; politikalarının ardında kişisel çıkar ve güç hırsı yatmaktadır.
Yorumlar