Seyit Ahmet Humeyni’nin şüpheli ölümü – Güya Aydın (Gouya Roshan)

Seyyid Ahmed Humeyni’nin Şüpheli Ölümü: İran’da Sessiz Kalınan Gerçekler



İran’ın siyasi tarihinde faili meçhul ölümler azımsanamayacak kadar fazladır. Dr. Abdurrahman Kasımlo’nun Viyana’da uğradığı suikast, Ermeni kilisesi önündeki katliam ve bir otobüsün uçuruma yuvarlanması gibi olayların gölgesinde, Seyyid Ahmed Humeyni’nin 1995’teki şüpheli ölümü de hâlâ aydınlatılamamıştır. Tüm bu olaylar, dönemin cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani’nin yönetiminde yaşandı ve her biri İran’ın milli menfaatlerine zarar verecek şekilde kamuoyunun gözünden uzak tutuldu.

Seyyid Ahmed Humeyni, 1994-1995 yılları arasında yaptığı sert açıklamalarda, artan enflasyon ve düşük gelirli halkın alım gücünün zayıflamasını eleştirmişti. Cumhurbaşkanlığı ofisinde görev yapan bir yetkiliye göre, bu açıklamaların ardından Humeyni’nin tüm iletişimi istihbarat birimlerince izlenmeye başlandı. Kısa süre sonra, kalp krizi geçirdiği gerekçesiyle hayatını kaybettiği açıklandı. Ancak hastane kaynaklarından biri, ölümünün üç gün sonra duyurulduğunu belirtmişti. Bu gecikmenin, ülkede bulunan yabancı uzmanlara duyurulmaması için yapıldığı ileri sürüldü.

Ahmed Humeyni’nin ölümü, sadece ailesinin değil, rejimin muhalif seslerine kulak veren geniş bir kesimin de endişelerini derinleştirdi. Çünkü İmam Humeyni’nin oğlunun eleştirilerine tahammül edemeyen bir sistemin, sıradan muhaliflere karşı ne kadar acımasız olabileceği artık daha açık görülüyordu.

Omid Gazetesi’nin 12 Mart 1995 tarihli sayısında yayımlanan konuşmalarından birinde, Seyyid Ahmed Humeyni şöyle diyordu:

“Bugün hala bazı yöneticiler, sorunların kaynağını önceki rejime ya da Amerika’ya atarak sorumluluktan kaçıyor. Ancak merkez bankası döviz rezervlerinin mafya gruplarına aktarılmasında Amerika’nın rolü mü vardı? Ya da üst geçit projelerinde kullanılan çimentonun insanların üstüne çökmesinde dış güçlerin parmağı mı vardı?”

Seyyid Ahmed Humeyni, ekonomik iflas, yolsuzluk ve dış borç politikalarındaki sorumsuzluğu açıkça eleştirmiş ve İran halkının göz göre göre yoksulluğa sürüklendiğini dile getirmişti. Yönetimin dış güçleri bahane ederek iç krizleri perdeleme çabası, onun için kabul edilemezdi. Bu nedenle yüksek sesle konuşan her muhalif gibi susturulduğu iddiaları kamuoyunda uzun yıllar yankı buldu.

Bugün, İran halkı yeniden sesini yükseltmeye çalışırken, Ahmed Humeyni’nin ölümü gibi olayların hafızalardaki tazeliği, rejimin geçmişle hesaplaşmadan geleceğe güvenle bakamayacağını bir kez daha gözler önüne seriyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ortadoğu’nun Binbir Yüzlü Adamı

Filistin: Bitmeyen Bir Suç ve Gömülmüş Vicdanlar

Tanıma mı, Yoksa Kanlı Elleri Yıkamak mı?