İran hapishanelerinden manzaralar- Güya Aydın (Gouya Roshan)
İran hapishanelerinden manzaralar
İran hapishaneleri, hiçbir uluslararası insan hakları kuruluşu tarafından denetlenmemekte ve her gün birçok insan siyasi ve kültürel düşünceleri nedeniyle bu hapishanelere gönderilmektedir. Buna rağmen İnsan Hakları Komisyonu, bu adaletsizliğe karşı sessiz kalmakta, İranlı siyasi mahkûmların haklarını görmezden gelmeye devam etmektedir.
Bu mahkûmların koşulları, Guantanamo Hapishanesi ile bile kıyaslanamayacak kadar kötüdür. Bu hücreler ve hapishaneler, uluslararası hukuk ve standartlar çerçevesinde ne inşa edilmiş ne de denetlenmektedir. Tahammül sınırlarını zorlayan ve çoğunlukla mahkûmların gözleri kapatılarak gerçekleştirilen insanlık dışı işkenceler, yalan itiraflara yol açmaktadır.
Mahkûmların hem psikolojik hem de fiziksel çöküşüne neden olan, serbest bırakıldıktan sonra bile intihar vakalarının artmasına sebep olan tecavüz olayları yaygınlaşmaktadır. Hapishaneler aşırı kalabalık olup, genellikle birden fazla kişi aynı hücrede tutulmakta ve kötü havalandırma nedeniyle hepatit ve solunum yolu hastalıkları hızla yayılmaktadır.
Bazı mahkûmlar haftada sadece 120 dakika hava alma hakkına sahipken, bu uygulama tüm mahkûmlara uygulanmamaktadır. Duvarların rengi ve 24 saat açık kalan floresan ışıkları, göz sorunlarına ve psikolojik rahatsızlıklara sebep olmaktadır. Temizlik ise siyasi mahkûmların karşı karşıya olduğu ve en belirgin sorunlardan biridir.
İnsan Hakları Komisyonu, siyasi mahkûmların “ortadan kaybolması” ve yargılanma süreçlerini görmezden gelmektedir. Siyasi mahkûmların dosyaları yargı organlarına iletilmemekte; istihbarat teşkilatı ise kendi yetkisiyle bu kişilerin akıbetine karar vermeye devam etmektedir.
Dosyaların yalnızca küçük bir kısmı İslam Devrimi Mahkemelerine gönderildiği için İran yönetimi, birçok siyasi mahkûmun varlığını kolaylıkla reddedebilmektedir.
Buna karşılık, uyuşturucu ticareti suçundan idama mahkûm edilenler, İran sistemine milyonlarca dolar rüşvet ödeyerek hapishane kapılarını açtırmakta ve bir anda Irak Kürdistan Bölgesi veya Türkiye gibi komşu ülkelerde ortaya çıkmaktadırlar. Bazıları ise Birleşmiş Milletler tarafından siyasi mülteci statüsüne kabul edilerek Avrupa ülkelerine gönderilmekte ya da Irak Kürdistan Bölgesi’nde rahatça yaşamlarını sürdürmektedir. Türkiye’de Birleşmiş Milletler Ofisi tarafından Finlandiya’ya gönderilen K.M. ve Kürdistan Bölgesi’nde yaşayan O.J. gibi.
Bu gerçekler, geçmiş için büyük bir utanç, gelecek için ise derin bir endişe kaynağıdır.
Saygılarımla,
Güya Aydın
Yorumlar